Kendimce Düşünceler - 1: Başlangıç
Öğrenme ve gelişim yolculuğunda bol miktarda paylaşım içeren haftalık bülten. 👣 Oku: Bayan Ming’in Hiç Olmayan On Çocuğu 📚 İzle: The Mirror Has Two Faces 🎬
Neden Bülten?
Herhangi bir firmanın web sitesini açtığınızda muhtemelen “Kurumsal” veya “Hakkımızda” gibi bir sayfanın altında Misyon, Vizyon ve Değerler kavramlarını görürsünüz. Misyon, firmanın varlık sebebini, kısaca ne yaptığını açıklar. Vizyon, uzun vadeli hedefini ve gitmek istediği yeri, Değerler ise bunu yaparken kazanmak ve korumak istediği nitelikleri anlatır. Firmalar gibi insanların da misyon, vizyon ve değerleri olur. Misyonunuzu genellikle orta yaşlarınıza doğru, şanslıysanız biraz daha erken anlarsınız. Vizyonunuzu çoğu zaman bilemezsiniz veya vizyon seviyesinde bir düş kurmaya cesaretiniz yetmez, alçaktan uçarsınız. Üzerinde çalışmak, sık sık güncellemek gereken bir konu başlığıdır. Değerleriniz ise kendinize doğruyu söylediğiniz takdirde, bir oturuşta listeyebileceğiniz kadar yakınınızdadır. Çünkü neredeyse ilk gençliğinizden beri sizinledir ve kolay kolay sizi terk etmeyecek kadar da sadıktır. Benim paylaşmaktan en çok keyif aldığım değerim, öğrenme ve gelişme. Bu değeri besleyen aksiyonlarım, okuma ve araştırma, kaliteyi arayıp bulma, bildiklerimi anlatarak pekiştirme. Özgün sesimi duyurabilmek için, yıllar içinde farklı mecralarda yazdıklarımı bir araya toplayarak Ağustos ayının sonunda bir kişisel web sitesi açtım. Ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Bu bülteni, özellikle kişisel web sitemdeki yazıları takip etmek isteyenlere kolaylık olması için başlatıyorum. İsmini Kendimce Düşünceler koydum, Marcus Aurelius’un Kendime Düşünceler (Meditations) isimli eserine bir gönderme yapmak istediğimi, Aurelius’u ve eseri bilenler anlamıştır. Sanırım sebebi, paylaşılmayan bilgi ve düşüncelerin bir süre sonra toksik olacağına yönelik hissiyatım. Haftada bir yayınlamayı planlıyorum, adet olduğu üzere pazar sabahları okuyucularıyla buluşturmak istiyorum. Yalnız bu birinci sayıya özel olmak üzere, 29 Ağustos’taki ilk blog yazımdan başlayarak, bugüne kadarki yazıların hepsine kısa kısa yer vereceğim. Bültenin sonunda, biraz da tavsiye niteliğinde, bu ara neler okuduğumu ve neler izlediğimi bulabilirsiniz. Hadi başlayalım.
Yazılardan Kısa Kısa
Günümüzde kitap okumanın birçok yolu var. Fiziksel veya e-kitap olarak okuyabilirsiniz. Sesli kitap olarak dinleyebilirsiniz. “Sesli Kitap” isimli yazıda özellikle kütüphanesi geniş ve seslendirme kalitesi yüksek olan Storytel uygulamasından bahsettim. Okumak için buraya tıklayın.
“Kişisel Gelişim İçin 20 Dakika” isimli yazıda, kitap önerisi yaptığım bir etkinliğe binaen Robin Sharma’nın sabahları bir saat erken kalkmanız halinde elde edeceğiniz zamanı gelişiminiz için nasıl değerlendirebileceğinizle ilgili önerisinden bahsettim. Sharma, birçok eserin yanında, esasında bu konuya da parmak basan Sabah 5 Kulübü isimli kitabın da yazarı. Blog yazısını okumak için buraya tıklayın.
Yaz tatili biterken, kişiden kişiye çok değişen tatil kavramının benim için ne ifade ettiğini “İdeal Bir Tatil Günü” isimli yazıda anlattım. Özellikle hafta sonlarının kendi adıma olmazsa olması Oksijen gazetesinden de bahsettim. Okumak için buraya tıklayın.
Not: Yazıyı okuyanlar için tekrar sorayım. Sizin için ideal bir tatil gününde neler olmalı?
“Kişisel Web Sitesi Ama Nasıl?” isimli yazıda https://utkucevre.com.tr sitesini açma sürecinde değerlendirdiğim teknolojik seçenekleri anlattım. Minimalist ve yazma odaklı bir blog altyapısı arayışı sonunda bulduğum Bear Blog platformundan da bahsettim. Okumak için buraya tıklayın.
Kendi kitap okuma serüvenime çocukluktan başlayarak “Ne Okumalı?“ isimli yazıda ışık tutmaya çalıştım. Okumak için buraya tıklayın.
“İçimdeki Radyo” isimli yazıda, kod yazmak gibi konsantrasyon gerektiren işleri yaparken bir yandan da müzik dinleme yaklaşımını tartıştım ve kendi dinleme metodumdan bahsettim. Yazarken de dinlemekten keyif aldığım soft listeler var, Spotify bağlantısı olarak gelecek bültenlerde paylaşacağım. Blog yazısını okumak için buraya tıklayın.
Küçük bir kızın faili haftalarca bulunamıyorsa toplumsal vicdan yaralanır. Bu konudan hareketle adalet, vicdan, ahlak ilişkisini biraz da didaktik olma pahasına “Adalet Nedir?“ isimli yazıda anlattım. Okumak için buraya tıklayın.
Logo Yazılım’daki on beşinci yılımı devirmem şerefine, aynı iş yerinde uzun süre çalışmanın faydalarını Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi modeli üzerinden “Aynı İş Yerinde On Beş Yıl” isimli yazıda anlatmaya çalıştım. LinkedIn üzerinde en çok etkileşim aldığım yazıydı. Beğenenlere ve tebrik mesaları yazanlara tekrar teşekkür ediyorum. Blog yazısını okumak için buraya tıklayın.
Hayatta kendimizi çok iyi, çok başarılı, çok sevilen hissettiğimiz çıkışlar ve tam tersi hissettiğimiz inişler arasında, öz benliğimiz başta olmak üzere nasıl şiddetsiz iletişim yapabileceğimizi “Sinüs Dalgası” isimli yazıda anlattım. Okumak için buraya tıklayın.
Paris 2024 Yaz Olimpiyatları’nda altın madalya anlamında sıfır çekmemizden yola çıkarak, olimpik başarısını istikrarlı gördüğüm İtalya’nın uyguladığı, polis, asker, itfaiye gibi devlet kuvvetlerinin kurduğu spor kulüpleri kanalıyla olimpik sporcuların lisanslanması modelini açıkladım. Okumak için buraya tıklayın.
Eric Berne’nin İnsanların Oynadığı Oyunlar kitabını yeni bitirmişken, kendisinin teorisi olan Transaksiyonel Analiz’deki ego durumlarını Sigmund Freud’un psikanalitik yapısındaki benlik katmanlarıyla karşılaştırdığım ve sinemadan da konuyla ilgili örnekler verdiğim “Transaksiyonel Analiz, Freud ve Sinema” isimli blog yazısını okumak için buraya tıklayın.
Okuduklarım
Bitirdiğim kitaplarla ilgili kritiklerimi Goodreads üzerinden yapıyorum. Bültende bir önceki hafta bitirdiğim kitaplardan en çok beğendiğim için yazdığım kritiği paylaşacağım.
Bayan Ming’in Hiç Olmayan On Çocuğu
Yıllar önce kısa romanı Mösyö İbrahim ve Kuran’ın Çiçekleri’ni okuyup çok etkilendiğim (bu arada film uyarlaması ve başrolündeki Ömer Şerif de bir harikadır.) Eric-Emmanuel Schmitt’in, karşıma öylesine çıkan yine bir kısa romanı Bayan Ming’in Hiç Olmayan On Çocuğu. Ne anlatmak istediğini bu kadar iyi bilen, metaforları bu kadar iyi kullanan bir yazar herhalde çok azdır. Oyuncak bebek fabrikası, Konfüçyüs ve Mao çatışması, Çin’in yakın tarihine kısa bir bakış ve tek çocuk yasasının etkileri ile hep aklımda kalacak. Bir de tabii edebiyat tarihinin unutulmaz protagonistlerinden biri olmaya aday Bayan Ming ile. Bu arada novella’nın ilham kaynakları arasında Wolfgang Becker’in Elveda Lenin filmi ve Franz Kafka’nın On Bir Oğul kısa öyküsünün de olduğunu düşünüyorum. Bu güzel eserle birlikte onları da öneririm.
İzlediklerim
İzlediğim filmlerle ilgili listeleri ICheckMovies üzerinden takip ediyorum. Bültende, bir önceki hafta izlediğim ve bahsetmek istediğim bir filme de yer vereceğim.
Barbra Streisand’ın hem yönetip hem de Jeff Bridges ile birlikte başrolünde yer aldığı bu romantik komedide, aşkın ve evliliğin, dostluk ve fiziksellik bağlamlarından birini tercih etmek zorunda olup olmadığı tartışılıyor. Streisand meşhur EGOT listesinin (Emmy, Grammy, Oscar ve Tony ödüllerinin hepsini birden kazanmış isimlerin yer aldığı gayet kısa bir liste) ilk üyesi, saygıdeğer bir aktris ve müzisyen. William Wyler’ın Funny Girl, Sydney Pollack’ın The Way We Were ve yönetmenliğini kendisinin yaptığı Yentl gibi klasik filmlerine pek yaklaşamasa da, 90’ların romantik komedilerine has ciddi çenebazlıktan olumlu anlamda nasibini almış, hayat gibi sıkmadan yavaş yavaş ilerleyen, olgun bir yapım. Yardımcı rolde Lauren Bacall gibi bir ustaya da (1940’lar boyunca Humphrey Bogart’ın en önemli ekran partnerlerinden biriydi. Howard Hawks’ın To Have and Have Not ve The Big Sleep filmleri ile John Huston’ın Key Largo’sunda karşılıklı döktürerek kara film janrının en iyi örneklerinden birkaçını vermişlerdi), geç dönem Oscar adaylığı getirmişti. Netflix’in “İzlemek İçin Son Şans” uyarılarının da etkisiyle geç de olsa gördüğüme sevindiğim bir film oldu, türün sevenlerine önerilir.

Kapatırken
Beğendiyseniz bültene ücretsiz abone olmak için aşağıdaki butona tıklamanız yeterli.
İlgileneceğini düşündüğünüz arkadaşlarınızla bülteni paylaşmanız da beni ayrıca mutlu eder.
Görüşmek üzere, sevgiyle kalın 👋
Elinize sağlık Utku Bey. Mükemmel paylaşım. Sayenizde Goodreads'ten haberim oldu. İstek kitap listemi oluşturdum.