Kendimce Düşünceler - 2: Pazar Sabahları
Joker müzikali gerçekten mantıklı mı? 🃏 Yaratıcılığı ne arttırır, uykuya direnmek mi yoksa düş kurmak mı? 💤 Oku: Öğrenci Kız 📚 İzle: The Equalizer🎬
ChatGPT’ye “Neden bülten veya haftalık LinkedIn yazıları genellikle Pazar sabahları yayınlanıyor?” diye sorduğunuzda söylediği şeyleri iki başlık altında birleştirebiliriz:
Pazar sabahları okuyucuların daha çok vakti var. Hafta içi iş ve özel hayatla ilgili, e-posta ve mesajlaşma uygulamaları başta olmak üzere birçok içerikle rekabet etmek çok zor. Özellikle Cuma akşamları ve Cumartesi günleri stresi azaltmak için dijital detoks uygulanan zamanlar.
İnsanlar Pazar günlerini yeni haftaya hazırlık için kullanıyorlar bilgi edinmeye ve motive olmaya çalışıyorlar. Enerjileri de yüksek olduğu için bu paylaşımları okuma ve etkileşime girme ihtimalleri daha yüksek.
Yani aslında tersinden okursak Pazar günü, vaktin azaldığı, bununla beraber motivasyonu ateşlemek için dışarıdan bir şeylere ihtiyaç duyulduğu bir gün.
Kısıtlı vakitlerinin bir bölümünü bu bülten ile değerlendirdikleri için okuyucularımıza teşekkür ederek ve motive olacağımız güzel bir hafta için şimdiden iyi şanslar dileyerek başlayalım hadi.
Yazılardan Kısa Kısa
Her bültende o hafta https://utkucevre.com.tr web sitemde yayınlanan yazılardan kısa birer özete yer veriyorum. Yazıların tam hallerine, her bir özetin sonunda yer alan linke tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Çocuğumuz bize hayatın verdiği en büyük hediye. Oğlumuz doğduktan bir buçuk ay sonra gelen pandemi ise dünya insanlığı olarak hepimizin hayatını değiştiren en önemli yakın tarihli olay (Tabii belki ileride yapay zeka devrimini bunun önüne koyacağız, kim bilir? Bir asrı doldurmuş İspanyol gribi de Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra başlayıp bitmişti. Sonra Kükreyen Yirmiler denilen hem sanayide hem de sanatta büyük atılımların olduğu bir on yıl ile dünya pandemiyi unuttu. Sonra Büyük Depresyon geldi ve bu defa herkes önceki mutlu on yılı unuttu. Bir parantez için çok uzun olan bu akışın bir benzerinin hep yaşanacağını öngörebiliriz). Sanırım bu yeni hayatın bizdeki en kalıcı kültürel etkisi artık filmleri nadiren sinemada izliyor olmamız. Geçen hafta bir istisna yaptık ve Todd Phillips’in yönettiği, Joaquin Phoenix’in ise başrolde Oscar’lık bir performans sergilediği 2019 tarihli Joker’in devam filmine gittik. Filmle adaş Joker: Folie à Deux isimli yazıda, ayrıntılı bir incelemesini bulabilirsiniz. Okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
Ne zamandır yazmak istediğim uyku konusunu düşünürken aklıma Norveç edebiyatından çok sevdiğim bir yazar olan Erlend Loe’nin, Doppler roman serisinin son cildi Bildiğimiz Dünyanın Sonu kitabında geçen ve çocuk kitaplarının sonunda karakterlerin yatıp uyumasını esprili bir dille anlatan pasaj geldi. Yazdıkça oradan da özellikle pek aşina olmadığımız polifazik (çok fazlı) uyku düzeni hakkında belki yalnız sadık Seinfeld izleyicilerinin bildiği bir örneğe evrildi. Sonunda “Düşler mi, gerçekler mi?” (evet cümlede fiil yok) gibi bir soru sorduran Uyku ve Uyanıklık Arasında isimli blog yazısını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
Okuduklarım
Her bültende önceki hafta bitirdiğim kitaplardan en çok beğendiğimle ilgili olarak Goodreads’e yazdığım eleştiriyi paylaşıyorum.
Dazai’nin 1939 tarihli novellasında savaş öncesi Japonya’sında yaşayan bir genç kızın bir gününde ona eşlik ediyoruz. Baş karakter ısrarlı bir gözlemci ve zihninden sürekli olarak gözlemledikleriyle kendi duygu dünyasının çatışması sonucu oluşan düşünceler geçiyor. Keskin bir eleştiri yeteneği ve sürekli kendisi, ailesi ve içinde yaşadığı toplumla ilgili muhasebe halinde. Yasujirô Ozu’nun minimalist filmleri gibi (Tokyo Story ilk akla gelen), Öğrenci Kız kitabında Osamu Dazai de olay örgüsünden çok duygulara yer veriyor. Kendisi gibi hassas ruhlara hitap ettiği kesin. Bu arada bu kitabın isimsiz anlatıcısı ile J.D. Salinger’ın Çavdar Tarlasında Çocuklar (Catcher in the Rye) kitabının baş karakteri Holden Caufield arasında gözlemcilikleri anlamında benzerlik kurulabilir. Salinger’ın kitabı 1951 tarihli, ancak Dazai İngilizce’de geç keşfedilen bir yazar olduğu için ustanın haberinin olduğunu sanmıyorum. İki eserin farkı, Holden daha isyankar bir portre çizerken Öğrenci Kız’ın kendisine verilen rolleri kabul etmesi, belki de şartlar gereği etmek zorunda hissetmesi. 85 yıl geçtikten sonra, modern şehirlerin dışında yaşayan kadınların hayatının halen kitabın baş karakteri gibi geçtiği gerçeği de maalesef çarpıcı ve doğru. Bir oturuşta bitecek bir klasik arayanlara öneririm.
İzlediklerim
Her bültende önceki hafta izlediğim film veya dizilerden eleştirilere yer veriyorum.
Hazır önemli bir yardımcı rolde yer aldığı Gladiator II de yakında gösterime girecekken Denzel Washington’ın 2014’te yani 60 yaşına merdiven dayamış olduğu bir dönemde çevirdiği bu heyecanlı aksiyonu izlemek istedim. Denzel bu filmde tam olarak açıklanmayan bir geçmişe sahip, beden-zihin-ruh üçgeninde mükemmelliğe inanan ve çevresini buna yönlendiren tek kişilik bir orduya can veriyor ve klişe olmak pahasına Rus oligarklara savaş açıyor. Filmin ilginç yanı bana göre baş karakterin okuduğu kitaplarda (yüz romanlık bir klasikler listesini bitirmeye çalışıyor) gizli. Örneğin filmde üzerine diyalog da geçen Ernest Hemingway’in 1952 tarihli Yaşlı Adam ve Deniz’i, hatırlamayanlar için kısaca ihtiyar bir denizcinin bir mavi kılıç balığını avlama süreci, ancak yakaladıktan sonra köpek balıklarına kaptırması ile son bulan bir roman. Bir yandan Herman Melville’in Moby Dick’ine de benziyor, ancak ayrıştığı nokta Moby Dick’teki hırs duygusuna karşılık burada onur duygusunun öne çıkması. Bu bakımdan kişisel adalet ve onur duygusunu her şeyin önüne koyan ve tabiri caizse bir tür ava çıkan filmin baş karakteri Robert McCall ile romanın baş karakteri Santiago birbirlerine benziyorlar. Aynı yıl gösterime giren John Wick’le de onurlu ve yenilmez savaşçı teması anlamında benzeşen, o seriyi sevenlerin biçilmez kaftan olarak bulabilecekleri bir film (hatta devam filmleri olduğu için seri). İki Oscar’lı Denzel Washington’ı her filminde izlemek ayrı bir keyif. Bir anekdot da, yönetmen Antoine Fuqua’nın video klip deneyimlerinden sonra ilk uzun metrajı yine Denzel’in başrolde olduğu iyi bir film olan Training Day’di. Aksiyon ve suç filmi türlerinin meraklılarına önerilir.
Kapatırken
Beğendiyseniz bültene ücretsiz abone olmak için aşağıdaki butona tıklamanız yeterli.
İlgileneceğini düşündüğünüz arkadaşlarınızla bülteni paylaşmanız da beni ayrıca mutlu eder.
Görüşmek üzere, sevgiyle kalın 👋