Kendimce Düşünceler - 3: Motivasyon ve Hedef
Çocuğunuzu hayat amacını bulması için nasıl desteklersiniz? 🧒 Takımınızda Michael Jordan'a ihtiyaç olmaması mümkün mü? 🏀 Oku: Geliştiren Anne-Baba 📚 İzle: Erşan Kuneri 🎬
Başlarken
Yeni yıllar ve/veya yaş günleri genellikle kendimize, önümüzde uzanan yıl için hedefler koyduğumuz zamanlardır. Motivasyonumuz yüksektir, her şeyi isteriz ve hepsini yapabileceğimizi düşünürüz. Kendimize bazen onlarca hedef koyarız. Bunlar için teker teker aksiyonlar alırız. Kilo fazlamız mı var? Diyete başlarız, spora yazılırız. Yabancı dil mi öğrenmek istiyoruz? Çevrimiçi konuşma hizmeti alırız, kursa yazılırız. Hobi mi edinmek istiyoruz? Hemen saksı alıp balkonda domates yetiştirmeye çalışırız, seramik kursuna gideriz, koroya başlarız, hepsi aynı anda.. Sonra motivasyonun disipline dönüşmesi gereken an gelir. Dış disiplinimiz bellidir, diyet listemiz hazırlanır, spor hocası program yazar, yabancı dil için ders kitapları alırız ve benzeri. Gerçek şu ki bunların hepsi toplam başarı ihtimalimizin ancak %20’sini oluşturur. Geri kalan kısım iç disiplinimizden, diğer bir deyişle irademizden geçer. Bunun için de elimizde olmayan, tek kaynak, maalesef her şeye yetecek zamandır. Başarının anahtarı o yüzden motive olacağımız ve hedefleyeceğimiz konuları dikkatle ayıklamaktan geçer. O zaman iç disiplinimizi yeterince konsantre edebiliriz.
Hedef koymak için bir başka güzel zaman da haftanın hemen başıdır. Ulvi hedeflerimiz için her haftayı bir iterasyon olarak kabul edersek, o hafta yapmak istediklerimiz, başı sonu belli, kendiliğinden değerli bir ara hedef olabilir. Bu haftaki motivasyonunuza, hedefleriniz için gereken düşünce çeşitliliğine katkı vermesini umduğum Kendimce Düşünceler bülteninin yeni sayısına eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim. Hadi başlayalım.
Yazılardan Kısa Kısa
Her bültende o hafta https://utkucevre.com.tr web sitemde yayınlanan yazılardan kısa birer özete yer veriyorum. Yazıların tam hallerine, her bir özetin sonunda yer alan linke tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Doğan Cüceloğlu’nun kitaplarında sıkça tekrar ettiği gönül muradı diye bir kavram vardır. Çocuklarımızı gönüllerinin muradının ne olduğu noktasında desteklemenin ebeveyn olarak en önemli görevimiz olduğundan bahseder. Gönül Muradı Üzerine Düşünceler isimli yazıda, öz farkındalığımızı arttırmaya yönelik bazı güçlü sorular sormaya çalıştım. Dört Anlaşma kitabını duyanlarınız veya okuyanlarınız mutlaka vardır. Burada yer alan bir kavram çerçevesinde, yeniliğe açık olmaya, doğru soruları sormaya, yapmadan önce imajine etmeye yönelik mesajların da yer aldığı blog yazısını okumak için buraya tıklayın.
İş hayatında liderliğin genellikle iki temel nosyonu olduğundan bahsedilir. İlki, bir organizasyonda insanların uyumlu ve verimli bir biçimde çalışmasını sağlamak. İkincisi de, algıları açık tutarak gerektiğinde dış şartların getirdiği aciliyet hissini doğru bir şekilde aktarabilmek. Bunların üstüne benim ekleyebileceğim şu, lider hızlı ve etkin kararlar alabilen kişidir, özellikle de kimsenin karar almaya yetkin olmadığı veya almak istemediği konularda. Tabii bazen liderin aldığı karar da hatalı olabiliyor. Spor tarihinden bunun en meşhur örneklerinden birini Jordan'ı Seçmeyen Adam isimli yazıda bulabilirsiniz. Gerçekten de basketbol tarihinde GOAT (tüm zamanların en iyisi) sayılan Michael Jordan’ın da es geçilebildiğini biliyor muydunuz? Peki Jordan kendi liderliği esnasında neler yapmıştı? Ekibimizi büyütürken yetenek mi önemli, yoksa ihtiyaç mı? Okumak için buraya tıklayın.

Okuduklarım
Her bültende önceki hafta bitirdiğim kitaplardan en çok beğendiğimle ilgili olarak Goodreads’e yazdığım eleştiriyi paylaşıyorum.
Doğan Cüceloğlu'nun bu kitabı sanırım hem anne-babalara (veya anne-baba adaylarına) hem de çocuk yapma fikri olmasa da kendi yetiştirilme tarzına ışık tutmak isteyen herkese uygun, geniş ve kapsayıcı bir dille yazılmış, son derece faydalı bir eser. Konu ancak bu denli zarif anlatılabilirdi. Doğan Hoca yalnız bir psikolog değil, bu kitapta aynı zamanda bir akıl hocası. Samimi diliyle sanki karşınızda konuşuyormuş gibi, zor konuları akılda kalıcı tanımlarla belirtiyor. Denetleyen ve geliştiren anne-baba kavramlarını ortaya atarak, bir tarafa kültürel zorlamaların etkisinde kalan, güven düzeyi düşük ebeveynleri; bir tarafa da sakin ve özgüvenli, çocuğunu dinleyen ve ona alan bırakan ebeveynleri koyuyor ve iki tip çocuk yetiştirmeyi güzelce karşılaştırıyor. Aile toplantısı, gönül muradı, potansiyel gibi kavramsallaştırmalarla öğrenmeyi kolaylaştırıyor. Okurken hocanın, geçmişinde bazı acıları çekmiş ve Ataol Behramoğlu'nun dediği gibi "yaşadıklarından öğrendiği bir şeyler" olan biri olduğunu anlıyorsunuz, çünkü size kendini açıyor. Yaşamında televizyon ve benzeri medyadan takip edip, hiç eserini okuyamadığım Cüceloğlu külliyatına bir başlangıç olarak öneririm.
İzlediklerim
Her bültende önceki hafta izlediğim film veya dizilerden eleştirilere yer veriyorum.
Cem Yılmaz’ın G.O.R.A. film serisinde canlandırdığı karakterlerden olan kahramanımız, sanırım serinin son yapımı Arif V 216’nın da aldığı olumlu eleştiriler üzerine dizi formatında spin-off yapmıştı. İlk sezonu (Gibi kadrosuyla Zafer Algöz’ün tek yönlü girdiği garip atışma dışında) çok beğenildiği için yeni sezonun gelmesi kaçınılmazdı. Her akşam bir bölüm şeklinde geçen hafta içinde bitirme imkânı buldum. Öncelikle kendi adıma bu orta metraj film formatının Yılmaz’a bir sinemacı olarak yakıştığını söyleyebilirim. Karakomik Filmler’de de o azami bir saatlik sürede anlatmak istediklerini başı sonu belli, derli toplu ve vurucu bir biçimcilikle verebilmişti. Dolgu sahne yok, gereksiz karakterler yok, bam bam bam. Erşan Kuneri dizisinin her bölümü bu anlamda birer orta metraj film, hatta üzerinde çalışılmış afişleri bile var. İkinci sezonun ilkinden en bariz farkı, 1981 yılında başlayan ilk sezonun özellikle Kuneri karakterinin hapisten çıktıktan sonra eski çektiği seks-avantür filmleri aşmak ve bir sinemacı olarak kendini yeniden tanımlamak isteğiyle yaptığı farklı türlerde (tarihi, korku, süper kahraman filmi vb) yapımlardan beslenirken, bir yandan da karakterleri tanıtmak için ekstra çaba sarf etmesi. Burada çıkan filmlerin erotizm sosu bir miktar daha fazla. İkinci sezon ise dakika anlamında hem karakter tanıtımı ve filmcilik ekibinin dışarıdaki maceralarına daha az vakit ayırıyor, hem de 1986’da biten dizide daha olgun bir Erşan Kuneri var karşımızda, birçok filmine gönderme yaptığı Yeşilçam yapımları bile Ertem Eğilmez ekolüne selam çakar vaziyette. Herkesin bir favorisi vardır ama Turgut Özal’lı yılları kabare formatında anlattığı Nekes Hayat sanırım benim en çok eğlendiğim bölüm oldu. Bu arada her Cem Yılmaz eserinde olduğu gibi şeytan yine ayrıntıda gizli. Örneğin, Kötü Mal: Fuhuş filminde, Taxi Driver’da çok genç Jodie Foster’ın oynadığı Iris karakterinin giysileri ve satıcısı birebir postiş yapılmış. Diziyi öneririm.
Not: Cem Yılmaz’ın nasıl bir sinemasever olduğunu, artık çok aktif olmayan ancak vaktiyle film quiz formatını severek takip ettiğim O’Sinema kanalında katıldığı Neydi O Film videosunda aşağıda izleyebilirsiniz.
Kapatırken
Kendimce Düşünceler bülteninin her hafta Pazar sabahları yayınladığım yeni sayıları e-posta adresinize gelsin isterseniz, bültene ücretsiz abone olmak için aşağıdaki butona tıklamanız yeterli.
Beğenmeniz, yorum yapmanız ve ilgileneceğini düşündüğünüz arkadaşlarınızla bülteni paylaşmanız da beni ayrıca mutlu eder.
Görüşmek üzere, sevgiyle kalın 👋