Kendimce Düşünceler - 50: Birbirimize Vitaminler Verdik
Yeni yılımız kutlu olsun! 🎄 Hayat muhasebeniz ne kadar göreceli? 🌌 Ciddi konulardan bahseden 5 çocuk kitabı. 🦉 Oku: "Tarihimizde Garip Vakalar - Reşad Ekrem Koçu" 📚 İzle: "Marvel Zombies" 🎬
Başlarken
Kendimce Düşünceler’in 50. sayısından herkese merhaba! Yılı kapatırken bazen durup düşünüyorsunuz. Ne aradık ne bulduk? Nereden geldik nereye gidiyoruz? Ne hissettik ne umuyoruz? Bu soruları yalnızca yıl sonunda değil, iki haftada bir ben de soruyorum. Cevapları beraber aramak isterseniz bu yayına abone olmanız beni çok sevindirir. Şimdiden yeni yılınızı kutlarken, her zamanki gibi sevgi ve şans yanınızda olsun. 🍀
Özleye özleye kavuştuk birbirimize
Birbirimize vitaminler, moraller verdik
MFÖ’nün az bilinen “Gözyaşlarımızı Bitti mi Sandın?” şarkısında geçer bu sözler. Hadi yeri gelmişken hem şarkıyı hatırlayalım hem de 2023’te aramızdan ayrılan Özkan Uğur’u analım (babaların gençliğini görmek için video oldukça zengin):
Konserlerinde pek çalmazlardı ama ilk duyduğumdan beri, sakinliğiyle, buruk sevinçleriyle, umuduyla hayata benzeyen, benim de en sevdiğim MFÖ şarkısı buydu. “Seni sevmeler cumhuriyetinde,” sözünden hareketle bir aşk şarkısı zannederdim. Aşkların en büyüğü karşılıksız olandı. “Seni unutmak mecburiyetindeyim,” deyince Alanson, “ne soylu aşk!” diye düşünürdüm, sonunda ödülünü bulacak. Öyle miydi?
Modern İngilizce’de harf oyunlu, “cancel elation / iptal sevinci” diye çok ilginç bir tabir var (okunuşu “cancellation / iptal” kelimesiyle cinaslı). Gitmenin zor geldiği veya gitmeyi zül addettiğiniz, ancak iptal etmeye bir nedenle cesaret edemediğiniz bir davet veya sosyal etkinliğin karşı tarafça iptal edilmesi sonucu duyulan sevinç ve rahatlama hissini ifade etmek için kullanılıyor. İçedönüklerde daha çok olmak üzere, bu duyguyu herkes hatırlayacaktır. İçimizdeki mağara insanı, yuvasından uzaklaştığında üşümeye, tedirgin olmaya başlar; bazen yuvamızda kalmak sevindirir bizi. Bazense kendi hayatımızın başrolünden çıkıp yardımcı role düşeceğimizi hissettiğimiz anları bertaraf etmekten ötürü huzur buluruz. Kimi zaman da oyunbozan olma sırasını tıpkı elim sende oyununda bir başka arkadaşına kakalayan çocuk gibi kahkahalar atarız içimizden. Peki acaba sadece sosyal etkinlikler değil, bazı ilişkiler de böyle midir?
Seneca bir mektubunda diyor ki:
Sen aslında başkasıyla birlikte olmak istemiyordun, yalnızca kendinle olmayı beceremiyordun.
Sadece romantik ilişkiler de değil, zorundaymış gibi hissettiğin, bitirmeye cesaret edemediğin duygusal, sosyal, toplumsal ilişkilerin olur bazen. Bir arkadaş, bir topluluk, belki de bir coğrafya. Oysa biten ilişkilerin yasını tutmak da sevince giden bir yoldur.
MFÖ’nün şarkısı bir ilanıaşk değildi. Sevinç umudu içeren bir yas şarkısıydı aslında. Yası tutulan ayrılık için emek harcanmıştı. İçlerindeki şeytanlara Zülfikarlarla saldırmışlardı, evet. Ama en çok birbirlerine vitaminler, moraller verişleri güzeldi. Şimdi 2025 bitiyor. Evet bu da bir ayrılık. Yasını tutarken de sevmek lazım. 2026’nın deus-ex machina gibi sahneye çıkışına sevinmek, 2025 senesiyle aramızda ne yaşandıysa, karşılıklı biraz vitamin, biraz moralle teselli etmek lazım. Her yıl geçişinde şimdi hissettiklerimiz de farklılaşıyordur belki, ne dersiniz?
Kafiye olsun diye değil, samimiyetle yanınızda olan Kendimce Düşünceler’i okuduğunuz için tekrar teşekkürler. Hadi başlayalım.
Blogumdan
Yaşamın ve zamanın göreceliliği üzerine vaktiyle yazdığım şiir temposunda bir yazı. Buyurunuz:
Uzak Ufuklar
Gazetenin verdiği bir kara yolları haritasında on dört santim ilerdeler. Mavi gökyüzünün maverasında, lacivert uzayda aydınlık senelerle ölçülen mesafelerdeler. Bir romanda fersah fersah, bir filmde parsek parsek ötede; bir idealde daha ırak, fakat bırakılmayacak kadar sıkı sarılmış; hafıza yollarına yapılacak yolculuk ne kadar kısa, oysa o anılar hepsinden uzaktalar. Bir zamanlar gereğinden çok ortadaydılar, şimdi neredeler? Gecelerimi alan silüetler, şimdi bir telefondan bir hayli dışarda, bir mektup için fazlaca kayıp, teknolojiyse içimi üşütüyor, aslında bir kulak çınlamasında yaşamaktalar. Sabah altı, sokak lambaları sönüyor, özlemler karanlığı bile uzatıyor. Bir binanın üst katından büyüteçle yolu izlemeye çalışan çocuk, yanılma, insanın gözünde büyüyen dünya ancak yaşamaya karar verince küçülüyor.
Geçirdiğin hayat mı, yoksa geriye bakıp yaptığın muhasebe mi daha uzun sürüyor? Bir yerlerde, farklı seviyelerde meraktalar. Şu garip merdivenin basamakları bir değil, iki ayağım bile birbirine eş değil, belki bu yüzden dura dura çıkmaktalar. Ufka odaklanan gözlerim, azıcık yerküreye bakın, delik deşik kaldırımlar. Eskittiğim yollara sorulsun, komşunuz denizi nasıl bilirdiniz, uzatmadan söyleyiniz. Çocukken Asya’yı, Avrupa’yı gönyeyle ölçebilmek gibisi var mıdır dediniz? Alıcılarınızla oynamayın, gayet net seçiliyor algınız, sezginiz. Bu denli uzun konuşanlar, lafı dolandırmamayı nasıl beceriyorlar? Galiba asıl cevaplar, doğru sorularda saklılar.
- Nerelisiniz?
- Görece.
- İçinden mi?
- Bazen... Bazen.
Beşli Liste
Katherine Rundell’in “Neden Çocuk Kitapları Okumalıyız? (Ne Kadar Büyük ve Bilge Olursak Olalım)” diye uzun isimli, 2019 tarihli bir kitabı vardır. Tatlı kırmızı ciltli, boyut olarak ufacık bir uzun denemedir esasında. Orada Rundell “Hayal gücü, her şeyin kalbindedir. Dünyayı başkalarının gözünden deneyimlememize izin veren şeydir,” der. Ben bu yıl Goodreads’ten beyan ettiğim 65 kitaplık okuma iddiamı 68 kitapla tamamladım.
Ancak bundan da fazla sayıda çocuk kitabını oğlumuza severek okudum. Çocukların sonsuz hayal güçlerini hafife almayan iyi çocuk kitapları en zor konuları bile kolaylıkla anlatabiliyor. Bu sayıdaki beşli listede, okuduğum ve ciddi konulardan bahseden çocuk kitaplarından seçtiğim beşine, konu ettikleri kavramla birlikte yer vermek istedim.
Bavulumdaki Kırık Fincan: Göçmenlik ve Yabancı Korkusu.
Dedemin Adası: Yaşlanma ve Ölüm.
Molly ve Şekerli Kurabiye: Sosyal Yardımlaşma ve Gıda Güvenliği.
Pezzettino: Varoluş ve Kimlik Bunalımı.
Memo ve Ahtapot: Asperger Sendromu.
Okuduklarım
Her sayıda, okuduğum kitaplardan biri için Goodreads’e yazdığım incelemeyi paylaşıyorum.
Tarihimizde Garip Vakalar
İstanbul Ansiklopedisi ile bir şehir hakkında yazılmış en büyük külliyatlardan birini kaleme almış, ülkemizin yirminci yüzyıldaki en önemli tarihçi ve vakanüvislerinden olan Reşad Ekrem Koçu, 1952’de ilk baskısını yapan Tarihimizde Garip Vakalar isimli eserinde, tarih kitaplarında pek yer bulamayacak gerçek insan öyküleri anlatıyor. Tabii ki büyük çoğunluğu Osmanlı döneminden seçilen konu başlıkları, bir zamanlar bopstillerinden Kaçıkçı Elması’nın maceralarına, tütün ve alkol yasağı gibi bilinen yasak türlerinden, 7 çeşit yemekten fazlasını pişirme veya ata binme gibi daha alışılmadık yasak dönemlerine, dalkavukluk, esircilik, cellatlık gibi mesleklerin detaylarına kadar uzanıyor. Hele usta tarihçinin bir sınıfa koyamadığı ve “Küçük Notlar” adını verdiği son bölüm, kendi başına sayfalarca anekdot içeriyor. Koçu’nun anlatımı sürükleyici, dili net ve eğlenceli. Bilginin büyüğü küçüğü olmaz diyenlere zevkle öneriyorum.

İzlediklerim
Her sayıda, izlediğim film veya dizilerden biri için yazdığım bir incelemeye yer veriyorum.
Marvel Zombies
Kendimce Düşünceler’in 18. sayısında Marvel Sinematik Evreni’nin en sevdiğim uzantısının “What If…” serisi olduğunu, özellikle de tüm karakterlerin zombiye dönüştüğü bölümde çok eğlendiğimi belirtmiştim. 2025 tarihli 4 epizotluk mini animasyon dizisi Marvel Zombies işte o bölümdeki fikri alıyor ve çılgın bir şekilde genişletiyor. Geek dünyasının benzersiz işlerinden Robot Chicken ve Deadpool & Wolverine’in oyunbaz yazar ekiplerinde yer almış Zeb Wells’in yaratıcısı olduğu dizi, coğrafyası, dinamikleri ve yaşam tarzıyla adeta yeni bir dünya kuruyor. Bunu yaparken de en popülerlerinden en kıyıda köşede kalmışlarına kadar birçok kahramanı dengeli ve mantıklı bir biçimde karşımıza çıkarıyor. Bölümler antoloji şeklinde değil, klasik dizi formatında birbirini takip ediyor, heyecan verici sonlarla bitiyor. Dizi yayınlandığı andan itibaren farklı yorumlar aldı ve anlaşılan ikinci sezonu gelmeyecek, ancak Marvel kahramanlarının alternatif maceralarını sevenlerin ilgisini hak ediyor. Disney+’tan izleyebilirsiniz.

Kapatırken
Kendimce Düşünceler, sadık bir dost gibi, iki haftada bir pazar sabahları söz verdiği saat olan 9:00 sularında bülten formatında e-postalarınızdaki yerini alıyor. Size ilham vermesi için tek yapmanız gereken ücretsiz bir biçimde abone olmak.
Keyif aldıysanız kalp simgesine (❤️) tıklayarak beğenilerinizi gönderebilir, bültenin hemen altına yorum ekleyebilirsiniz (💬). Paylaşmak isterseniz restack butonunu kullanarak (🔁) ve aşağıdaki butona tıklayarak Kendimce Düşünceler bültenini paylaşabilirsiniz.
Görüşmek üzere, sevgiyle kalın 👋




